18 Eylül 2011 Pazar

Selam
naber?
Uğrayamadım bayadır. Birşeyler attırmak bir yana ne olup ne bittiğine bakmaya bile gücüm yok. Canım sıkılıyor oğlum. Sevmediğim işler yapmanın da müdürü ben oldum. Gidip geldiğim ne yaptığıma hala mana veremediğim bir işim var.

Çok fazla düşünmeden yazıyorum. Aslında burada çok fazla düşünmüyorum da. Kaybedecek zincirlerimizden başka neyimiz var? Hem onları da denize saldım. İşte buraya demirleyip kaldım. Gülmeyin oğlum. Kafamın çok güzel olduğu bir saatte değil, 6buçukta uyandığım bir pazarın kahvaltı sonrasında yazıyorum.

Kaldıramayacağım yükleri üstlenmeyi çok seviyorum. Alttan almanın kibiri, sanki sobadaki kestane gibi ufak ufak patlayan bir şey. Kimse söyleyemez. Bunu itiraf ederim. Sanki herşeye yüzleşme gücü içimde var hissediyorum. Yüzleştikten sonrasını kaldırmakta güçlük çekiyorum. O ana kadar çok güzel gidiyorum. Tam pişmeye hazır. Sonrası bozuk kestaneler....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder