Bizim bugüne kadar vücutta biriktirdiğimiz polimerik bazlı kalıntıları kimse açmıyor. Aklıma ilk geldiği için poşet çaydan bahsediyorum. Yoksa esmer şekeri unutmuş değilim ya da beyaz ekmeği. Geçmişte esmer şeker dışlanırdı, beyaz şekere hücum altına hücum halindeyken, şimdi esmer şeker daha az kimyasal etki altında kaldığından dolayı hücumun yönü değişti. Ancak bu konuda bir numarayı ben radyasyona bırakacağım. Radyoaktif radyasyon ilk ortaya çıktığında etkileri çok fazla bilinmediğinden, tekstilden tutun da diş macununa kadar neredeyse her yerde kullanılmış dişlerinizi beyazlatacağı, giysilerinize parlaklık katacağı ya da sağlığa iyi geleceği vaatleriyle. Ancak sonuçlarını söylememe gerek yok herhalde. Aslında Çernobil ne kadar büyük bir felaketse, bence bu bahsettiğim ondan daha büyük bir felaket.

Toryum katkılı Doramad diş macunu tüpü üzerinde de radyoaktif radyasyonu dişlerin mukavemetini arttıracağını, hücrelerin enerjiyle dolup taşacağını,bakterilerin ortadan kalkacağını yazıyor. Aslında söyledikleri yalan değil, gerçekten bunlar gerçekleşir ama kullanıcı ne kadar canlı kalabilir pek ondan bahsedilmemiş.
Bu esnada Amerikalılar da boş durmayarak Uranyum oksidi yemek takımlarında kırmızı renk için kullandıklarını biliyorum.
Herneyse en başta söylediğim gibi ortaya çıkan ürünler, aslında her zaman hayatımızın yönünü olumlu yönde değiştirmeyebiliyor. Çay koyarken aklıma gelenleri paylaşmak istedim. Radyasyonlu çaylar da içtik neticede. Daha da uzatmaya gerek yok.
NOT: Jehan Barbur' dan "Geç Kalmış Şermin' in Yeri"ni dinlemekte büyük fayda var. Hele bu yağmurlu günlerde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder