19 Aralık 2011 Pazartesi

Baharat

Selam!

Bugün yılbaşı vesilesiyle baharatlardan bahsetmek istiyorum. Giriş kısmında yalandan bir kılıf uydurduğumuz yazımız kıvamına geldiğine göre artık gelişme kısmına yavaştan kayabilirim.

Akşam yemekte süper hızlı yediğim ve televizyonla alakasız olduğumdan masadaki baharatlara daldım. Şu ağaçtan mı, bu nasıl bitki derken baya kafalar karıştı. Allahtan tuz madeni diye bir şey var da o, bu tartışmanın dışında kaldı. Bildiğin asil baharat ya. Tuz baharat mı mesela bu da bir soru? Çünkü domates meyve mi sebze mi? Yok tohumu, yok çekirdeği derken konu dallanıyor.

Herneyse asıl varmak istediğim nokta bu baharatlar ağaçtan mı, çiçekten mi böcekten mi nereden olduğunu öğrenmekti. Karabiber ağaçtır oğlum denmesini es geçerek hemen kimyonu sordum. Babam aynen köfteyi yemeye abandı. Annem de benim tabağımı aldı önümden. "Hakikaten ağaçtan mı çiçek mi bilmiyoruz bak!" dedi. Ben de lafı fazla uzatmadan ellerimi yıkadım kalktım sofradan. Bu her günün akşamına benzeyen bir akşamdı. Genellikle yemek sonrasında birşeylere göz gezdiririm ama bir yazı, sokaklar, televizyon. Hareket içeren herşey. İşte böyledir Petersburg geceleri.
Çok zaman kaybetmeden Bay Nortovsky ile çıkıp Nevsky Caddesi'ndeki bir dükkana uğradım.

Kafama takılan bu sorular sonunda aydınlığa kavuştu:
- Kimyon, maydonozgillerden bir bitkidir.
- Karabiber de bir bitkidir. Tohumları falan var.
- Ege zaten bir göl değildir.
- Vanilya da bir bitki. Çiçeği falan beyaz.
- Bir tarçın ağaç.

Köfte baharı falan bitki olacak cinsten bir şey değil zaten.

Sonra "Elveda dostlarım!" diyerek uzaklaştı Doktor Nortovksy. Laf kalabalığını pek sevmediği gibi yanındaki insanları da korkutup kaçırmak gibi bir mahareti vardır ekselanslarının. Bu da taşradan gelmiş olan kuzini Madam Politoyeva' yı görmek için sıradışı bir çaba gösterdiğini değil, aksine kişiliğini ortaya koyduğu için çok da yadırganmamıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder