31 Ekim 2010 Pazar

A4

İlk kelimeyi yazıp çok kez sildiğinizde, artık ne yazacağınızı bilmezken, 10 15 kelime yazarak kompozisyonlardaki kelime doldurma cümlelerinize dönersiniz ya, şu anda bu cümlelerim de doldurma gibime geliyor.

Aslında anlatmak istediklerimiz ki buna hayatımız üzerine söyleriz genellikle; A4' ü doldurmaz derken, birden sayfalarca yazılabilecekmiş gibi gelir. Garip bir benzerliği bazen yürürken yaşıyoruz. Mesafeler gözümüzün kesebildiği kadar kısa kesilemiyor. Uzuyor, yoruyor ve bezdirebiliyor. Anlatacaklarımız da benzer bir yoldan gidiyorlar. Hatta bazen anlatmaktan vazgeçme raddesinde.

Tam cümleye başlayacakken arkanızda Timur Selçuk;

Adam bitkindi, adam seviyordu
Kalan kederdi, giden gemiyse
Taş olduğu içindir dedim
Rıhtım taşları erimediyse

diyorsa, artık sizde A4' ü dolduramayacak adamlardan biri olup çıkarsınız. Size mâl etmeyeyim ama ben o adam olabilirim.

Şunu fark ediyorum ki, anlatmak istediklerimi, tam olarak isteyip istemediğimi de anlattım. Yani televizyon stüdyosuna telefonla bağlanan adamı düşürdükleri, burada yabancı yok biz bizeyiz zevzekliğine düşemem. Maalesef okuyan kişi seninle o kadar samimi değiliz.

En samimi şekilde şunu söyleyeyim bir süre kapalıyız. Anneannemlerle ilgilenmem gerek. Benim de beslendiğim kaynaklar var. İçimizdeki İrlandalılar değil ama az çok anımsatan muhacirler onlar. Vedamı da Arif Şentürk'le yapmak istiyorum. Ne de olsa memleketlim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder